21 Ağustos 2012 Salı

çok yalnızım be atam


son zamanlardaki yalnızlığın sonucu sanırım depresyondayım. yok olmuyor, gün içinde zihnimi ne kadar meşgul edersem edeyim  tekrar aynı yere dönüyorum sanki. hayatımın hiç bir döneminde bu kadar sıkıldığımı hatırlamıyorum. işin kötüsü kadınlara benzetmeye başladı bu süreç beni. onlar gibi tepki veriyorum. geçen hafta deli gibi internetten alışveriş yaptım ki ben ihtiyacım olmadıkça ne biliyim; ayakkabım parçalanmadığı sürece gidip ayakkabı almam. daha doğrusu aklıma gelmez. her gün önünden geçtiğim AVM' ye bir kere girmişliğim vardır o da çok sıkışmıştım, eve kadar çişimi tutamamıştım odur yani. ama geçen hafta mesaimin yarısını alışveriş sitelerinde geçirdim. cuma günü kargom gelince o kadar sevindim ki, placebo etkisi yaptı bende. ama eve gelince bu işte acemi olduğum ortaya çıktı, pantolonu kemerle bile kıçıma oturtamamakla beraber ayakkabıya beş parmağı birden sokamadım. tişörtü giydiğimde ise gay şarkıcılara benzedim. tabi tüm gazım pıs diye söndü, tekrar başladım oflayıp puflamaya.

pazar günü malum bayram nedeniyle ailemin yanına gittim, iyi de geldi aslında başta. ama ikinci gün dedim ki bana müsade, arkadaş bu klişeler hiç mi değişmedi ben büyüyeli? neredeyse 30' uma geldim, halen "oğlum gel bir hoşgeldin deyiver misafirlere, olmaz ayıp. bak seni soruyorlar" muhabetti hala bitmedi mi yahu? hadi onu geçtim, "bu kadarcık ufacıktı, kocaman adam olmuş bu ya!" nedir abi? ya ne olacaktım, ömür boyu meme mi emecektim? bu anneler çocuklarını millete teşhir etmekten nasıl bir duygusal haz alıyorlar bilemedim.
istanbul' a dönmemle gene daral geldi tabi bana, ben de gittim kıvır kıvır olan saçlarımı kestirdim. omzuma kadar uzatmıştım(ıslakken omzuma kadar geliyordu tabi, normal haliyle sadece tur sayısı arttığı için daha çok balon gibi şişiyor). ilk defa konuşmayan bir berbere denk geldim bu arada. ne devleti kurtardı, ne şike davasını çözdü, ne de abaza muhabbeti yaptı. adam aldı makası işine baktı. hayır ben kıllandım bu sefer, acaba bir yanlış mı yaptım dükkana girerken diye düşündüm durdum. neyse adamın işi bitti bir de güzel masaj yaptı ki, of, pamuk gibi oldum. benim için ani duygusal değişim yaratabilen en önemli eylem sanırım ensemdeki saçın okşanması. bir anda yumuşacık oluveririm, tüm sinir stresim buharlaşıp gider. masajı yapanın erkek/kadın olması fark etmiyor, unisex bir zevk herhalde. ama hala berbere girerken bir tereddüt yaşarım. yaşıtlarım şak diye otururken beni yıllarca boyum yetmediği için altıma tahta koyup tıraş etti alçaklar. yalvardım, yakardım ben artık büyüdüm dedim ama yok, dinletemedim. sünnet olmama rağmen hala o tahta üzerinde tıraş olmanın verdiği ezikliğin izleri kaybolmadı bir türlü.

berberden çıktığımdan beri kendimi çıplak gibi hissediyorum. eve gelene kadar silüetimi görebileceğim tüm aynalara baka baka geldim. ilk başta güzel gelmişti aslında, ama şimdi deli gibi pişmanım. neyse ki şimdiye kadar yaptığım saçmalıkların telafisi var. birinde param, diğerinde saçım gitti ama orta vadede bunu düzeltebilirim. asıl geri dönüşü olmayan bir bok yemek korkutuyor beni. bakalım sırada ne var?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder