12 Ağustos 2012 Pazar

bu pazar yağmur var istanbul' da

Beylerbeyi' nde akşam yemeği yeyip ardından maçı izleyecektik fanatik galatasaraylı 2 arkadaşımla sabah yaptığımız plana göre. hiç dışarı çıkma hevesim olmamasına rağmen "ben gelemiyorum" diyemedim. ama öğleden sonra bastıran gök gürültülü yağmur hayatımı kurtardı. hemen sarıldım telefona, sanki çok üzülmüşüm gibi çatallı bir sesle iptal etmemizi söyledim planı. hiç karşı çıkmadılar tabi, ikisi de dışarıda olduğu için kedi gibi bir köşeye sıkışıp kalmışlar.

bir çokları yağmurlu günde battaniyesini çekip film izlemeyi tercih eder. ben ise şu an yağışın biraz hafiflemesini bekliyorum, atacağım kendimi hemen sokağa. eşofmanımı giydim bekliyorum boşalan sokaklarda dolaşmak için. rock fm' de rolling stones coverları çalıyor. bir anda her şey bu kadar mı güzel art arda gelir?



yaz aylarından nefret eden birisiyimdir. duş-deodorant-ter-gömlekteki ter izini kapamaya çalışmak-tekrar deodorant-nefes almakta zorlanmak-sürekli sıvı tüketmekten şişen karın-günün ilerleyen saatlerinde beynin zonklaması-servis klimasının bozulması vs. sürekli bir mücadele içindesin. kış ayında ise huzur, dinginlik vardır. atkı, bere, eldiven, bot, boğazlı kazak, kalın çorap vardır kışın. çay bardağını avuç içinde sıkmak, çamura batmadan yürümeye çalışmak, yanından geçen arabaların sıçrattığı sudan kaçabilmek için tetikte olmak, kaloriferin üzerine oturup kahve içmek, soğuk havayı doya doya içine çekmek, kar üzerinde yürürken çıkan sesi dinlemek, evini daha çok sevmek vardır. güzelliktir kış, yalnızlığı sevmektir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder